Sadece Kendimi Geçmek İstiyorum
“Hedefsiz misin?” bakışına karşı bir duruş: Hırsı başka şekilde tanımlayanlar için bir yazı.
Hırslı değilim. En azından "o" türden değilim.
Toplum, hırsı genellikle başarıyla eş anlamlı tutar. Ama hırsın sadece görünür olanı mı değerli?
Hırslı bir insan olmadığımı kabul etmek başlarda kolay olmadı. Çünkü bu toplumda hırs, genellikle hayranlıkla bakılan bir özellik. Özellikle iş hayatında, okulda, hatta arkadaşlık ilişkilerinde bile... İnsanlardan, sürekli olarak daha fazlasını istemeleri, öne çıkmaları, yarışmaları bekleniyor. Benim içinse bu beklentiler hiçbir zaman doğal gelmedi.
Kendimi göstermek ya da birini geçmek gibi güdülerle değil; anlamak, keşfetmek, deneyimlemek gibi daha içsel motivasyonlarla hareket etmeyi tercih ettim. Ama bunu yüksek sesle söylemekten uzun süre çekindim. Çünkü çevremde herkes koşarken, benim durmam tembellik gibi algılanabilirdi. Oysa ben sadece farklı bir tempoya sahiptim. Koşmak istemiyor değildim belki, sadece neden koştuğumdan emin olmak istiyordum.
Spor, okul, iş… Hep aynı döngü
Çocukken başladığım sporu bırakmamın nedenlerinden biri de buydu. Başta sadece hareket etmek, eğlenmek, kendimi daha iyi hissetmek için oradaydım. Fakat zamanla işler değişti. Antrenörler kazanmayı ön plana koymaya başladı, veliler başarıyı ölçmeye, takım arkadaşlarıysa madalya almayanları dışlamaya... Benim için ise o ortam artık sadece oyun alanı değil, bir rekabet sahasına dönüşmüştü. Oysa ben birinci olmak için değil, orada olmak için oradaydım. Ama o şekilde var olmak yeterli değildi.
Kazanmazsan başarısız sayılıyordun. Aynı mekanizma eğitim hayatında da işledi: sadece öğrenmek değil mesele, en yüksek notu almak gerekiyordu. Sonra sıra iş hayatına geldi, bu kez de terfiler, maaşlar, unvanlar ön plana çıktı. Her seferinde aynı yapı, sadece başka isimlerle karşıma çıkıyordu.
Her seferinde “Ben burada olmak zorunda mıyım?” sorusu içimden geçip gidiyordu.
Küçük hırslarım var. Ama onlar benimle uyumlu.
Tüm bunlar, benim tamamen hırssız biri olduğum anlamına gelmiyor. Hırsım var. Ama o genellikle başkalarını değil, sadece kendimi ilgilendiriyor. Bir konuda daha iyi olmak, dün yapamadığım bir şeyi bugün başarmak, zihinsel ya da duygusal anlamda bir adım ileri gidebilmek gibi küçük ve bana ait hedeflerim var. Bu hırslar sessiz, iddiasız ama sürdürülebilir. Çünkü başka birinin hayatına müdahale etmiyorlar. Kazanmak için bir başkasını kaybettirmek zorunda değilim. Bu yüzden de bu küçük hırslar beni yormuyor. Aksine, benimle birlikte akıyorlar.
Oysa rekabetçi ortamlar beni her zaman gergin ve huzursuz hissettirdi. Rekabet, doğası gereği bir kıyas içerdiği için, orada bulunduğum sürece “Acaba ben de böyle olmalı mıyım?” sorusu kafamda dönüp duruyordu. Sanki normal olan, mücadele etmekti. Sanki uyum sağlamak için o yapıya benzemem gerekiyordu. Ama içten içe biliyordum ki, o yapı benim doğama aykırıydı.
Rekabetçi ortamlarda neden yapamıyorum?
Rekabetçi insanlarla aynı ortamda bulunmak beni yalnızca yormuyor, aynı zamanda kendi değerimi sorgulamama neden oluyor. Çünkü bu ortamlarda genellikle başarı, en çok konuşan, en çok öne çıkan, en çok görünür olan kişiyle özdeşleştiriliyor. Benim gibi daha içe dönük ve anlam odaklı yaklaşan biriysen, “yeterince iyi” olup olmadığını sorgulaman kaçınılmaz hâle geliyor. Kendimi değersiz değil ama uyumsuz hissediyorum. Ve bu his zamanla, ya kendimi zorla dönüştürmeme ya da o ortamdan sessizce çekilmeme neden oluyor. Kimi zaman “kaçıyor” gibi algılanıyorum, kimi zamansa “isteksiz” gibi. Oysa mesele sadece bu yarışın bana iyi gelmemesi. Kimseyi geçmeye çalışmadığım bir dünyada daha yaratıcı, daha üretken, daha huzurlu olduğumu fark ediyorum. Bu da beni yarışın değil, kendi ritmimin doğruluğuna ikna ediyor.
Hırsın tanımı neden bu kadar dar?
Toplumun başarı ve hırs tanımı çoğu zaman tek boyutlu. Sanki herkesin hedefi, hep daha fazlası olmalıymış gibi bir beklenti var. Daha çok para, daha yüksek statü, daha büyük etki alanı… Oysa bazı insanlar için “başarı” çok daha farklı şekillerde tanımlanabilir. Daha huzurlu bir hayat kurmak, kendini tanımak, anlamlı ilişkiler içinde olmak, sade ama derin bir yaşam sürmek de başarıdır. Ama ne yazık ki bu tanımlar görünür değil. Çünkü toplumsal onay çoğunlukla dışarıdan ölçülen değerlere veriliyor. O yüzden kendi yolundan giden birçok insan, içten içe yetersizlik hissiyle boğuşuyor. Aslında bu noktada mesele, sadece hırsın olup olmaması değil. Mesele, hangi tür hırsların daha “makbul” sayıldığı ve hangilerinin görünmez kılındığı. Ve bu, ciddi bir fark yaratıyor.
Benim gibiler var mı?
Bazen yalnız olduğumu sanıyorum. Herkes daha fazlasını isterken, ben neden istemiyorum diye soruyorum kendime. Ama sonra bazı yazılarda, sohbetlerde, sessiz kalabalıkların arasında benzer hisleri taşıyan insanların varlığını fark ediyorum. Belki onlar da bunu yüksek sesle dile getirmiyor ama içlerinde benzer bir yorgunluk taşıyorlar. Kendilerini rekabetin dışında konumlandırdıkları için dışlanmış hissediyorlar. Belki de bu yüzden bu yazıyı yazmak istedim. Benim gibi hissedenlere bir şey söylemek için: Sakinliğin suç olmadığını, durmanın tembellik anlamına gelmediğini, sadece başka bir yaşam ritmini seçmiş olabileceğimizi hatırlatmak için. Hırsı olmayan biri değilim ama hırsın bende başka bir biçimi var. Ve o hâliyle de değerli. Belki görünmez, belki sessiz. Ama gerçek.
🌿 Bir Soru:
Peki ya siz? Eğer hırs kelimesini tüm toplumsal çağrışımlarından arındırarak yeniden tanımlayacak olsaydınız, sizin için nasıl bir anlam taşırdı?
Kapanışta Birkaç Şey
Zaman içinde dikkatimi çeken içerikler, bağlantılar, fikirler.
Erich Fromm Üretkenlik, Yıkıcılık ve Otoriterlik Üzerine (1963)
Fromm, 1963’te “verimli olmak” hırsının bile kaçış biçimi olabileceğini söylüyor.
İlginç yazı karakterleri
Yazı karakteri tasarımıyla uğraşan yaratıcı bir ekip. Alışılmışın dışında fontlar üretiyorlar ve hepsi ücretsiz indirilebiliyor.
İlham veren başlıklar
Gerçek web sitelerinden yüzlerce etkileyici başlığı (headline) toplamışlar. İlham almak, tasarım ve içerik yazımı konusunda fikir kazanmak isteyenler için güzel bir kaynak.
🌿 Her hafta psikoloji, felsefe, toplum ve hayat üzerine düşündüren yazılar paylaşıyorum. Yeni yazılarımdan haberdar olmak için, aşağıdan abone olabilirsiniz.
Bir kere başaran insan, başarmanın getirdiği gaz ile çok daha kolay devam eder hayatına. Dibi görenler, düşenler, çaresiz hissedenler… Kötü şartlar altında devam eden herkes gerçek hırslılar bence sizsiniz. Yaşama hırsınızla, devam etme hırsınızla